HÜSÂMEDDÎN MÜLTÂNÎ

Hâce Nizâmüddîn-i Evliyâ’nın halîfelerinden. Hindistan’da yetişen evliyânın büyüklerindendir. Hüsâmeddîn Mültânî’nin doğum târihi tesbit edilememiştir. 735 (m. 1334) senesinde vefât etti.

Nizâmüddîn-i Evliyâ’nın sohbetlerinde bulunarak yetişti. İslâmiyetin emirlerini yerine getirmekte, hocasına olan muhabbet ve bağlılıkta, diğer arkadaşlarından ileride idi. Hâce hazretleri bu talebesi hakkında; “Dehlî onun himâyesindedir” buyururdu.

Gönlü her ân Allahü teâlâ ile olan Hüsâmeddîn Mültânî, başka şeylerle pek igilenmezdi. Düşüncesi yalnız bu olduğundan, kendinden geçmiş hâlde bulunurdu.

Şöyle anlatılır: “Hüsâmeddîn Mültânî birgün, omzunda seccâdes ile bir yerden geçiyordu. Bir ara seccadesi omuzundan düştü. Fakat o bunu farkedemedi. Bunu gören birisi, ikâz etmek maksadıyla, “Şeyh! Şeyh!” diye seslendi O ise, kendisinde şeyhlik sıfatı görmediği için, bu sesin kendisine hitâb ettiğini dahî düşünmemişti. Nihâyet o kimse, koşarak arkasından yetişti: “Kaç defadır size sesleniyorum, duymadınız mı?” dedi. Buna cevaben: “Sesinizi duydum. Fakat kendimde şeyhlik sıfata görmediğim için cevap vermedim. Kusura bakmayın. Alâkanız, ikâzınız için teşekkür ederim” dedi.

“Tasavvuf yolunda ilerliyebilmek için, Ehl-i sünnet i’tikâdında olmak, haramlardan sakınmak ve ibâdetlerde gevşeklik göstermemek şarttır” kaidesini çok iyi bilen Hüsâmeddîn Mültânî, her hâlinin dîne uygun olmasına çok dikkat ederdi. Haramlarla birlikte şüphelilerden de uzak durur, devamlı ihtiyâtlı hareket ederdi. Fıkha âit mevzûlarda Hidâye ve Pezdevî’nin usûlünü, tasavvufda da Kût-ül-kulûb ve İhyâ-ül-ulûm isimli eserleri sanki ezbere bilirdi.

Hüsâmeddîn Mültânî hazretlerinin hocası Hâce Nizâmüddîn-i Evliyâ, bu yüksek talebesine bir nasihatinde buyurdu ki: “Evliyâlık yolunda bulunanların meşgûliyeti şu altı şeydir: 1-Nefsin arzularını kırıp, kötülüklerini yok etmek. 2- Devamlı abdestli bulunmak. Tamamen uyku bastırmadıkça uyumamak ve uyanınca derhâl abdest almak. 3- Çok oruç tutmak. 4- Söylediği bütün sözler doğru olmak. Hak teâlânın zikri olmayan sözü söylemeyip sükût etmek. 5- Kendisini ma’nevî olarak terbiye edip yetiştiren hocasını düşünmek, ona bağlılığı devamlı artması ve devamlı olarak Allahü teâlâyı zikretmek. Yaptığı bütün işlerinde O’nun rızâsını düşünmek. 6- Hak teâlâyı düşünmekten başka her hâtırayı (kalbe gelen düşünceyi) söküp atmak.”

Hüsâmeddîn Mültânî, Hâce Nizâmüddîn-i Evliyâ’dan icâzet ve hilâfet almakla şereflendiği zaman, hocasından nasihat etmesini istedi. O da; “Dünyâyı terk, dünyâyı terk, dünyâyı terk” diye üç defe tekrar etti, sonra da buyurdu ki: “Kırda bir yere gidip orada yalnız kalmayı tercih etme! Şehirde insanlar arasında bulun ki, senden istifâde etsinler ve insanlardan birşey bekleme.”

Bundan sonra Gücerat (Ahmedâbâd) beldesine giden Hüsâmeddîn Mültânî, orada insanlara doğru yolu göstermekle meşgûl olup, vefâtına kadar orada kaldı. Kabri orada tanınmakta ve ziyâret edilmektedir.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Ahbâr-ul-ahyâr sh. 95


HÜSÂMEDDÎN MÜLTÂNÎ

Kategori içindeki yazılar: HİCRÎ 08.ASIR ÂLİMLERİ