Hanefî mezhebi âlimlerinden ve tasavvuf büyüklerinden. İsmi, Ahmed bin Ömer bin Osman el-Hamevî olup, lakabı Ebü’s-Safâ’dır. Ahmed Şâkir Hamevî veya sâdece Şâkir Hamevî isimleriyle tanınır. Aslen, Suriye’de bulunan Hama şehrindendir. 1121 (m. 1709) senesinde doğdu. Irak, Hicaz, Mısır, Fas ve başka yerlere uzun seyahatler yaptı. Sonunda Dımeşk’da yerleşti. 1193 (m. 1779) senesi Safer ayının birinde Çarşamba günü orada vefât etti. Selîmiye Câmii’nde cenâze namazı kılınıp, Sifh-ı Kasyûn kabristanında defnedildi.
İlim tahsiline Kur’ân-ı kerîmi okumayı öğrenmekle başlayan Ahmed Şâkir el-Hamevî, bulunduğu beldedeki âlimlerden, naklî, fennî ve edebî ilimleri okudu. İlmini ilerletmek maksadıyla bulunduğu yerden ayrılıp çeşitli beldelere gitti. Çok yer dolaştı. Haleb, Bağdat, Musul, Trablus, Lazkiye, Kudüs, Mısır, Mekke, Medine, Hind, Acem ve Rum beldelerine gitti. Haleb’e gittiği zaman, oranın ahâlisinin ona çok alâka gösterdiği, aralarında yakınlık ve muhabbet hâsıl olduğu, orada şöhrete kavuştuğu meşhûrdur. Mısır’a gidince, oranın âlimlerini ve evliyâsını medhedici güzel şiirler söyleyip, onların da muhabbetini kazandığı bilinmektedir. Uzun ve çeşitli seyahatler yaptıktan sonra Dımeşk’a yerleşti. Evi, Sâlihıyye’de, Selîmiye Câmii’nin yakınında idi. Fazilet, edeb ve i’tibâr bakımından meşhûr oldu. Sâdece Şam’da değil, gezip dolaştığı birçok beldede pekçok âlim ile görüşüp, sohbetlerinde bulunmuş, onların nezdinden de kıymet ve i’tibâra sahip olmuş idi. Çok şiirleri ve bunları topladığı bir dîvânı vardır.
Şam’dan ve başka yerlerden birçok kimse yanına gelerek ondan ilim öğrendiler ve tasavvuf yolunda kendisinden feyz aldılar, ömrünün sonlarına doğru kendi evinde ders okuturdu. Dar ve kifâyetsiz evlerinde, yüksek ilimler, üstün hakîkatler anlatılırdı.
Son zamanlarında daha ziyâde tasavvuf büyüklerinin kitaplarını okumakla meşgûl oldu. Abdülganî Nablüsî ve Muhyiddîn-i Arabî gibi zâtların eserlerini okurdu. Uzleti, ya’nî yalnız başına kalıp, sırf ibâdet ve tâatle meşgûl olmayı tercih ederdi.
Silk-üd-dürer kitabının sahibi olan Seyyid Muhammed Halîl Murâdî diyor ki: “Babamın sohbet meclislerinde ve babamın vefâtından sonra Ahmed Şâkir el-Hamevî ile birçok defa beraber oldum. Sâlihiyye’den gelir, beni ziyâret ederdi. Beni medheden kaside ve beytler söylerdi. Bana çeşitli vak’a ve menkıbelerini anlatırdı. Ben kendisini çok severdim. O, tasavvufta, ceddim Muhammed Behâeddîn-i Buhârî’nin (kuddise sirruh) yoluna mensûb idi.”
Şiir ve edebiyat sahasındaki ihtisas ve mahareti de pekçok olan Ahmed Şâkir’in; “Hânet-ül-uşşâk ve reyhânet-ül-eşvâk” isminde üç cildlik bir dîvânı vardır. Yedi bâb olan bu dîvânın birinci babında şiirin incelikleri anlatılır. İkinci bâb Resûlullah ( aleyhisselâm ) efendimizi medheden şiirlere âittir. Üçüncü bâb Resûlullah ( aleyhisselâm ) efendimizin Ehl-i beyti ve Eshâbı ile büyük velîlerin medhi hakkındadır. Dördüncü bâb, büyüklere olan yüksek aşk ve muhabbeti anlatan şiirlere âittir. Beşinci bâb, ilim ve fazilette önde gelen, ileride olanlara âittir. Altıncı bâb, muamma gibi anlaşılmayacak sözlere, yedinci bâb, çeşitli şiirlere âittir.
Ahmed Şâkir el-Hamevî, âlim, fâzıl ve üstün bir velî idi. Sevilen, beğenilen, üstün vasıfları kendinde toplamak husûsunda emsal ve akranından ileri geçmiş idi. Şeref, şân ve şöhret sahibi idi.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Silk-üd-dürer cild-1, sh. 155
2) Mu’cem-ül-müellifîn cild-2, sh. 32
3) El-A’lâm cild-1, sh. 118
4) İzah-ul-meknûn cild-1, sh. 390
5) Brockelmann Gal-1, sh. 283
AHMED ŞÂKİR EL-HAMEVÎ