Dımeşk’da (Şam’da) yetişen Hanefî mezhebi âlimlerinden. İsmi, Ahmed bin Kemâleddîn bin Muhyiddîn bin Abdülkâdir bin Hasen bin Bedrüddîn bin Nâsıruddîn bin Muhammed Şihâbüddîn Ahmed bin Nâsıruddîn bin Muhammed ed-Dımeşkî olup, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk’ın soyundandır. Kâdı’l-kudât idi. 1042 (m. 1632) senesinde Dımeşk’da doğdu ve orada büyüdü. 1117 (m. 1705) senesi Muharrem ayında Mısır Kâhire’de vefât etti. Karâfe kabristanında medfûndur.
Şeyh Ramazan el-Akkârî, Muhammed Mehâsinî, Mensûr el-Mahallî, Abdülbâkî el-Hanbelî, Necmüddîn-i Gazzî ve daha başka âlimlerden ilim öğrenerek yetişen Ahmed Bekrî, ilim ve fazilette çok yükseldi. Kendisinden çok güzel hâller sâdır oldu. Allahü teâlâ ona çok feyz ve bereketler ihsân etti. Çeşitli idâri ve askerî vazîfelerde bulunduktan sonra Anadolu’ya göç etti. İstanbul’a geldi. Bir müddet Şeyhülislâm Muhammed Esîrî’nin yanında kaldı. Bundan sonra Dımeşk’da bulunan Çakmakıyye Medresesi’ne müderris olarak ta’yin edildi. Orada uzun müddet vazîfe yaptı.
1094 (m. 1683) senesi Receb ayında ikinci defa Anadolu’ya geldi. Bu gelişinde kendisine, Molla Hüsrev Medresesi’nde müderrislik vazîfesi verildi. Bundan sonra sırasıyla; “Mehmed Paşa, Pîri Paşa, Sahn-ı semân, tekrar Pîri Paşa ve Şah Sultan medreselerinde müderrislik yaptı.
1102 (m. 1690) senesi Receb ayında Medîne-i münevvere kadılığına ta’yin edildi, iki sene sonra Şam eyâleti kadılığına getirildi. Daha evvel Dımeşk şehrinin ve Şam eyâletinin kadılıkları birlikte aynı zâta verilmemişti. Uzun müddet bu vazîfeyi muvaffakiyetle yürüttü. Bulunduğu makamın hakkını gözetti. İnsanlara dâima iyi muâmelede bulundu.
Dımeşk’daki kadılık vazîfesinden ayrıldıktan sonra tekrar Anadolu’ya gelen Ahmed Bekrî, Bursa’ya kadı oldu. Bir müddet sonra, Bursa’dan alınıp İstanbul’a getirildi ve Mekke-i mükerreme kadılığına ta’yin edildi. Oradaki vazîfesine giderken Dımeşk’a uğradı. Şehir halkı onu büyük bir sevgi ve muhabbetle, kasideler söyleyerek karşıladılar. O zamanda Dımeşk’da bulunan âlim ve evliyânın en büyüklerinden olan Abdülganî Nablüsî hazretleri de, Ahmed Bekrî için yazdığı bir şiiri iki büyük tabak tatlı ile kendisine göndermiştir.
Hac kâfilesi ile birlikte Dımeşk’dan ayrılıp Mekke-i mükerremeye gitti. Orada vazîfeye başladı. 1017 (m. 1608) senesi Muharrem ayının yirmibeşinde Kâhire’ye gitti. Aynı sene vefât etti. Karâfe kabristanında, Bekrîlerin ya’nî hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk’ın nesebinden olan büyük âlimlerin bulunduğu türbede, Zeynel’âbidîn es-Sıddîkî el-Mısrî’nin (r.aleyh) yanına defnolundu.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Silk-üd-dürer cild-1, sh. 149
AHMED BEKRÎ