Merv şehrinde yetişen tefsîr, hadîs ve târih âlimlerinden. Şafiî mezhebinde meşhûr fıkıh ve hadîs âlimidir. İsmi, Abdülkerîm bin Muhammed bin Mensûr bin Muhammed bin Abdülcebbâr es-Sem’ânî’dir. Künyesi Ebû Sa’d olup, “Tâc-ül-İslâm” Mu’înüddîn” ve “Kıvâmüddîn” lakabları ile tanınırdı. Sem’ân kabilesinin reîsi idi. Babası ve dedeleri de âlim ve reîs idiler. 506 (m. 1113) senesi Şa’bân ayında, Merv şehrinde doğdu, ilim tahsil etmek ve hadîs-i şerîf dinlemek için; Horasan, Mâverâünnehr, Irakeyn, Cezire, Şam, Hicaz ve daha birçok şehir ve memleketlerde uzun zaman dolaşmıştır. Neseb ilmine dâir sekiz cildlik “Kitâb-ül-ensâb” adında, o zamana kadar benzeri yazılmamış kıymetli bir eser yazdı. Üç cild hâlinde yazılan “Muhtasar”ı meşhûr olup, elden ele dolaşmaktadır. Bundan başka, Hatîb-i Bağdâdî’nin “Târih-i Bağdâd”ına onbeş cildden ibâret bir “Zeyl” ve Merv şehrinin yirmi cildlik mufassal ve mükemmel târihini yazmıştır. Oğlu Ebû Muzaffer Abdurrahîm için yazdığı “Mu’cem-ül-meşâyih” ve daha pekçok eserleri vardır. 562 (m. 1166) senesinde Merv’de vefât etti. Merv kabristanına defnedildi.
Şafiî fakîhlerinin büyüklerinden olan Sem’ânî, önce babası tarafından 509 (m. 1115) senesinde Nişâbûr’a götürüldü. Orada, Abdülgaffâr eş-Şîruvî, Ebü’l-Alâ Ubeyd bin Muhammed el-Kuşeyrî ve daha birçok hadîs âliminin meclisinde bulundurup, hadîs-i şerîf dinlemesini sağladı. Babası onu, Merv’de Ebû Mensûr Muhammed bin Ali el-Kurâ’î ve daha başka âlimlerin meclislerine götürüp hadîs-i şerîf dinletmişti. Babası 510 (m. 1116) senesinde vefât etti. Oğlunun terbiyesini ve tahsilini, büyük âlim ve “Ta’lîka” kitabının sahibi İbrâhim el-Merrûzî’ye vasıyyet etti. Sem’ânî, ondan fıkıh ilmini öğrendi ve onun ahlâkı ile ahlâklandı. Amcaları ve akrabaları arasında büyüyüp yetişti. Erginlik çağına girince, Kur’ân-ı kerîmi ezberledi ve fıkıh ilmine yöneldi. Hadîs ilmi ve hadîs-i şerîf dinlemekle de meşgûl oldu. Hıristiyanların elinde bulunan Beyt-ül-Mukaddes’i (Kudüs şehrini) ziyâret etti. İki defa hacca gitti. Nişâbûr’da; Ebû Abdullah el-Ferârî, Zâhir eş-Şehâmî ve ikisinin tabakasından olan âlimlerden, İsfehan’da; Hüseyn bin Abdülmelik el-Hallâl, Sa’îd bin Ebî Recâ’ ve ikisinin tabakasından olan âlimlerden, Bağdad’da; Ebû Bekr Muhammed bin Abdülbâkî el-Ensârî ve onun tabakasından olan âlimlerden, Kûfe’de; Ömer bin İbrâhim el-Alevî’den, Dımeşk’te; Ebü’l-Feth el-Masîsî’den ve ayrıca Buhârâ’da, Semerkand’da ve Belh’te birçok âlimden hadîs-i şerîf dinledi.
Sem’ânî, memleketi olan Merv’e döndükten sonra, öğrendiği ilimleri derleyip toplamakla ve eser yazmakla meşgûl oldu. Hadîs-i şerîf rivâyet edip Amîdiyye Medresesi’nde ders okuttu. Birçok ilimde müslümanların İmâmı kabûl edildi ve herkese ilim öğretti. Vefâtına kadar buna devam etti. Sem’anî, zekî ve anlayışı çok bir âlim olup, hızlı ve güzel yazı yazardı. Talebelere ders okutur, dînî suâllere fetvâ verirdi. Va’z ve nasihat etmekten geri durmazdı. Meclisinde bulunanlara, anlattıklarını yazdırırdı. O, hayatta olanlardan ve vefât edenlerden çok şey yazdı. Güvenilir, hafız ve huccet olan bir râvî idi. Âdil ve dindar bir zât olup, yaşayışı düzgün, sohbetleri çok güzeldi. Çeşitli ilimlerden çok şey ezberlemişti.
Kendisinden de; Merv müftîsi olan oğlu Abdurrahîm, Ebü’l-Kâsım bin Asâkir ve onun oğlu Kâsım, Abdülvehhâb bin Sükeyne, Abdülgaffâr bin Menînâ, Ebû Ravh Abdülmu’ız bin Muhammed el-Hirevî, Ebü’d-Dâr Şihâb-üş-Şezbânî, el-İftihâr Abdülmuttalib el-Halebî, Ebü’l-Feth Muhammed bin Muhammed es-Sâig ve daha birçok âlim de, hadîs-i şerîf dinleyip rivâyet ettiler.
İbn-i Neccâr diyor ki: “Ben. Sem’ânî’nin yedibinden fazla âlimden ilim öğrendiğini işittim. Bu, kimsenin ulaşamadığı bir mertebedir. Eserleri güzel olup, nesirleri ve şiirleri çoktur. Mizahları latîf ve zarîf idi. Hâfız olup, çok yer dolaşarak, yüzbinden ziyâde hadîs-i şerîf ezberledi. Güvenilir ve sadûk (sağlam) bir râvî idi. Kendisinin üstâdları ve akranı olan birçok âlim, ondan hadîs-i şerîf dinledi. Biz ve birçok âlim, kendisinden hadîs-i şerîf rivâyet ettik.”
Onun talebesi ve arkadaşı olan büyük hadîs âlimi Ebü’l-Kâsım bin Asâkir de onu medhederek dedi ki: “O, şimdi Horasan âlimlerinin şeyhi, üstadıdır. Doğruluğunu, ilmini ve dinlediği hadîs-i şerîflerin ve tasnif ettiği, yazdığı kitapların çokluğunu müdâfaaya hiç ihtiyâcı yoktur. Allahü teâlâ, onu sünnet-i seniyyenin yayılması için yaşatıyor ve Cennet ehlinin amellerinde onu muvaffak ediyordu.”
Çok kitap yazmış olup başlıcaları şunlardır:
1. Zeyl-i Târîh-i Bağdâd, 2. Târîh-i. Merv, 3. Tirâz-üz-zeheb fî edeb-it-taleb, 4. El-İsfâr anil-esfâr, 5. El-İmlâ vel-istimlâ, 6. Et-Tezkire vet-Tebsıre, 7. Mu’cem-ül-Büldân, 8. Mu’cem-üş-Şüyûh, 9. Tuhfet-ül-müsâfir, 10. Et-Tühaf vel-Hedâyâ, 11. İzz-ül-uzle, 12. El-Edeb fî isti’mâl-il-haseb, 13. El-Menâsik, 14. Ed-De’avât-ül-kebîre, 15. Ed-De’avât-il-Merviyye ânil-hadaret-in-Nebeviyye, 16. El-Hissü alâ gasl-il-yed, 17. Efânîn-il-besâtîn, 18. Dühûl-ül-hammâm, 19. Fedâilü salât-it-tesbîh, 20. Et-Tahbîr fîl-Mu’cem-il-kebîr, 21. El-Ensâb, 22. El-Emâlî, 23. Salât-us-subh, 24. El-Müsâvâtü vel-müsâfeha, 25. Makâm-ül-ulemâ beyne yede-yil-ümerâ, 26. Leftet-ül-müştâk ilâ sâkin-il-Irâk, 27. Selvet-ül-ahbâb ve rahmet-ül-eshâb, 28. El-Ahtâr fî rükûb-il-bihâr, 29. En-Nüzû’ ilel-evtân, 30. Savm-ül-eyyâm-il-beyd, 31. Tuhfet-ül-İdeyn, 32. Et-Tehâyâ vel-hedâyâ, 33. Er-Resâil vel-vesâil: Tamamlayamamıştır. 34. Fedâil-üd-dîk, 35. Zikrâ habîbün Yerhalü ve büşrâ meşîbün yenzilü, 36. Kitâb-ül-halâve, 37. Fedâil-ül-hirre, 38. El-Herise, 39. Târih-ül-vefât-ül-mütehhırîn miner-ruvvât, 40. Buhâru behûr-il-Buhârî, 41. Takdîm-ül-cifân iled-dîfân 42. Es-Sıdkı ves-sadâkat, 43. Er-Rubhu vel-hasâre fil-kesbi vet-ticâre, 44. El-İrtiyâb an-kitâbet-il-kitâb, 45. Huss-ül-İmâm alâ tahfif-is-salât ma’al-itmâm, 46. Fast-ül-gurâm ilâ sâkin-iş-Şâm, 47. Eş-Şeddü vel-addü limen iktenâ bi-Ebî Sa’d, 48. Fedâilü Sûre-i Yâsîn, 49. Fedâil-üş-Şâm… v.s.
Sem’ânî’nin babası Muhammed de, büyük bir âlim ve fazilet sahibi bir zât idi. “Şafiî fakîhlerinden olup, hadîs hafızı idi. Münâzara ilminde emsalsizdi. Zamanında onun gibi eser yazan olmadı. Hadîs-i şerîflerin metinleri) senedleri ve onların müşkilleri üzerinde çok konuşurdu. Sayısız eserleri vardır. Vefâtından önce, gasli (yıkanması) hakkında şiir yazmıştır. 466 (m. 1073) senesinde doğdu ve 510 (m. 1116) senesi Safer ayının ikinci Cum’a günü, herkesin Cum’a namazından sonra câmiyi terk etmesinden sonra, mescidde vefât etti. Merv kabristanında, babasının yanına defnedildi.
Sem’ânî’nin dedesi Mensûr da, asrının en büyük âlimlerindendi. Onun büyüklüğünü, dostları da, muhalifleri de i’tirâf etmişlerdir, önce Hanefî mezhebinde büyük bir fakîh idi. 462 (m. 1069) senesinde hac için Hicaz’a gittiğinde, orada Şafiî mezhebine geçmesini gerektiren bir hâdise ile karşılaştığında, bu mezhebe intikâl etmiş ve memleketine döndüğünde, bundan dolayı çok sıkıntılarla karşılaşmıştır. O, bunlara sabretti. Şafiî mezhebinde de büyük fakîh olarak kendisini yetiştirdi. Fıkıh, usûl ve diğer ilimlere dâir birçok eser yazdı. “Minhâcü Ehl-is-sünne”, “El-intisâr”, “Er-Reddü alel-kaderiyye”, “El-Kavâti” ve “El-Burhân” adındaki eserleri başlıcalarıdır. Ayrıca onun güzel bir “Tefsîr”i ve yüze yakın hadîs âliminden rivâyet ettiği bin hadîs-i şerîfi içine alan bir “Kitâb-ül-hadîs”i daha vardır. 426 (m. 1034) senesinde doğup, 489 (m. 1095) yılında vefât etti.
Sem’ânî’nin rivâyet edip, eserlerinde naklettiği bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: Enes bin Mâlik ( radıyallahü anh ) bildiriyor: Birgün Resûlullaha ( aleyhisselâm ) bir adam gelip: “Yâ Resûlallah! Kıyâmet ne zamandır?” diye sordu. Peygamberimiz, “Onun için ne hazırladın?” buyurunca, büyük bir amel işlediğini söylemedi. Fakat Allahü teâlâyı ve Resûlünü çok sevdiğini bildirdi. Bunun üzerine Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdu ki: “Kişi, sevdiği ile beraber olur.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-6, sh. 4
2) Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-7, sh. 180
3) Vefeyât-ül-a’yân cild-3, sh. 209
4) Tezkiret-ül-huffâz cild-4, sh. 1316
5) El-Bidâye ven-nihâye cild-12, sh. 175, 254
6) Şezerât-üz-zeheb cild-4, sh. 206, 206
7) El-Fevâid-ül-behiyye (Lüknevî) sh. 7
8) Miftâh-üs-se’âde cild-1, sh. 259
9) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 607, 609
SEM’ÂNÎ (Abdülkerîm bin Muhammed Temîmî)